11 Ocak 2011 Salı

14. kapı-anahtar

bugün kütüphanedeyim.
ahşap gıcırdayan halk kütüphanesinde.
eminim burdaki ders çalışan öğrenciler bana küçümseyerek çaktırmadan bakarlarken, bir taraftan da imreniyorlar.
boşum çünkü.
okula gitmiyorum onlar gibi
yapmak zorunda olduğum bi şey yok.
kitap okumak için geliyorum kütüphaneye.
normal olan bu değil mi?
kime göre normal ...
normal, topluma göre doğru olandır.
yani çoğunluğun dile getirmese bile kabul ettiğine göre.
ben onlara aykırıyım, o halde normal olan benimki değil, onların yaptığı....
tüh, bak sen. anormalmişim.

kıçımın kenarları...

bugün o şoförle tanışmamın üstünden 10 gün geçti.
10 gündür bu kütüphanedeyim.
artık sahilde oturup insanları izlemek istemiyorum
kafa dağıtmak için gelmiş, derinlere dalan, bi gözü çocuğunda bi çocuğu uzaklarda olan... insanları izlemiyorum.
bu dönem kapandı.
o sahilde olması gereken oldu:
o şoförle tanıştım.

şimdi zor durumdaki insanların, zor zamanlarını izleme zamanı!
yihhuu..
bunu seviyorum.
böyle güzel bi mekanda kendilerine hayatı zindan edişlerini izlemeyi seviyorum!

evet öldü.
içimde bi sevimli kız çocuğu vardı.
gelen geçen yanağını mıncıklar, başını okşardı.
o yazar bozuntusu şoför çakması ile konuşunca
günlerce hayalini kurduğum şey gerçekleşince öldü.

şimdi yeni bi amaç doğuyor içimde.
ilk kez kin!
ilk kez hırs!
onun içindeki "olgun" adamı öldüreceğim ben de!
çocuk gibi olacak 3 vakte kadar.
savunmasız, yargılamalara karşı korunaksız...darbelere dirençsiz...
çok yara alacak çok!
hele bi dur bakalım,
önce şu kütüphanedekilere işkencemi bitireyim,
bu dönem bi bitsin...
bi sonraki maceramız, bi taksi durağında olacaktır belki kim bilir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder