19 Aralık 2010 Pazar

11.kapı-anahtar

(Anlat, dedi bana.
Anlat ne istersen.)

Herkesin bir kahramanı vardır. Sen benim kahramanımsın. Sen bu mahallede değil, 20 sene önce bi kenar mahallede doğdun. Sen rengarenk bi çocuktun, mahallen gibi. Alın teri, insan teri, çocuk sesi, deterjan kokusu, düğün ışıkları, göbek atmalar.... Sen onların içinde figürandın. Camdan cama çamaşır asılırdı, herkes birbirini tanırdı. Mahallenizde bir deli vardı, ben buranın kitabını yazacam! derdi de kimse inanmazdı. Bi berber vardı, gramafonundan çıkan müzikle koltuktaki müşterisini mutlaka uyuturdu. Bi kahvehane vardı, genç kızlar geçerken kimse yan gözle bakmazdı. Kimin kime yandığını çocuklar mutlaka bilirdi, mektup taşımaktan...Aşklar söylenirdi, aşık oldu mu kimse çekinmezdi, gurur duyardı sevdasıyla!

(Sürekli gülümsüyor, gözleri kapalı, eli elimde)

Bir yabancı geldi mi, herkes başlardı fısıldaşmaya, kim bu diye.

Bir yabancı geldi bir gün, annenin aklını çeldi. bıraktınız gittiniz tüm renkleri, gri bir apartmana. O gri apartman sayesinde/yüzünden sen üniversiteye gittin, sen kızıla çalmaya başladın, sen isyan ettin...

Gri sendeki tüm renkleri yok etmeye çalıştı. direndin ve belli ki başardın. turuncunu korudun.

Sen benim kahramanımdın Pınar, ama benim yazacaklarım bitti gibi artık. Başka bir Pınar'a evriliyorsun ve o benim kahramanım değil artık. Yeni yazarların olsa gerek, okuyacağım hakkında yazılanları, çocuğum gibi, ne halde olduğunu merak edeceğim.

(Elini öpüyorum, gözlerini açıyor, tamam, diyor gözleriyle. Çıkıyorum)

Konuşmaya neden ihtiyaç duyar insan? Gözlere ve ellere sahipken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder