çok geçmedi O'nu hatırlamam.
Değişmişti, güzelleşmişti, yıllanmıştı, sertleşmişti, üzerindeki o kararsızlıkları atmış, hafiflemişti.Ne yapacağını bilir gibi bakıyordu gözleri, korkusuzca sertleşmişti dudakları. Kenarlarına küçük anlamlı çizikler yerleşmişti, ,üzerinde ağır elbiseler. SAnki garip bir ruh içinde kendini saklamış, yüzyıllar sonra ortaya çıkarmıştı bedeniyle.
Gözlerimiz birbirine dokundu.
Garip dedim içimden, fransızca dışında, ilk kez o zaman konuşacaktım onunla. VE belki, şimdi o küfürleri etse anlayacaktım.
Şaşırdı
Tuttum elinden, gel içeri dedim.
Sen ne zaman öğrendin Türkçe'yi dedi.
Gülümsedim
Gülümsedi
Kahve yapayım mı sana
yap, ama acele etmem lazım, işim var.
Ah, evet. Ciddi işler sanırım
Sayılır.Sahi hiç şaşırmadım: Pınar ve sen.. BAkıyorum da ressamlığa devam.
Odayı ve odadaki dağınıklığı göstererek:
Ah evet, sayılır
dedim.
Kahveyi hazırlamak için uğraşırken, yanıma yaklaştı
Fernando dedi
Ona doğru döndüm
Ve döner dönmez suratımda okkalı bir tokat!
Sert ve acıtıcı..
Gözlerinde hiç bir duygu değişikliği yok, sanki şeker koymana gerek yok diyecek gibi sakin ve olağan bu tokat onun için.
Yüzüne baktım uzun uzun
ÖZür dilerim dedim
Dileme dedi. Kahve istemiyorum, hadi çıkalım
Dur.Bir şey anlatacağım sana
Ne anlatacaksın?
Pınar'ı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder