5 Aralık 2010 Pazar

1.kapı-anahtar

"Götü kalkık piç..." dedi kapıyı kapatır kapatmaz.

Kendini beğenmiş entel tiplerden biriydi bu da. Saçma sapan kitaplar okuyup hayatın anlamını kavramaya çalışırlardı, yaşamadan.

Fahişeye pislik gözüyle bakarak üstünde gidip gelirken kendinden geçen, kim bilir ne saçma sapan -asla gerçek olmayacak- hayaller kuran bu adamlar, fahişeden bir de rol yapmasını, zevk alıyormuş gibi haykırmasını beklerler.

"Halbuki bir kadın duygusuzken zevk alamaz, hele nefret ederken hiç zevk alamaz. Alıyorsa tamamen kendi yeteneğidir, adamın hiç katkısı yoktur. Bunu gerçekten bilmez mi bu entel tipler? O kadar kitap okurlar da, bu gerçekler yazmaz mı hiç içlerinde?" diye şaşırıyordu kimbilir kaç bininci kez... Kandırılmayı seviyordu işte insanlar, anlayamadığı huylarından biri daha...

Sinirden ayağı takılıp sendeleyince durdu, "neyse" dedi, "hiç olmazsa sürekli müşteri olacak, belli".

"Aslında bi de telif hakkı istemeliyim" diye güldü kendine, "sayemde ilhamını bulup resim yapacak!"

Sandviç aldı 7-24 açık olan sandviççi amcadan... Ne iş yaptığımı anlıyor mu acaba, diye düşündü. Çünkü mesleğini belli edecek kıyafetler giymezdi asla. Öncelikle kıyafete saygı duyulan bu garip dünyada, mesleğini öğrenen insanların yüzündeki şaşkınlığı görmeye bayılıyordu. Bu adam da büyük ihtimalle arkadaşlarıyla eğlenmekten dönen modern iş kadını olarak görüyordu O'nu. Gülümsedi edeplice.

Sandvici alıp uzaklaşırdı belki, ama adamın sıcacık gözlerini sevdi. Muhabbet ederiz belki konuşmadan, diye umarak yanındaki banka oturdu. Çok acıkmış gibi hızlıca yedi. Adamın O'nu süzdüğünü hissediyordu. Oturdu, oturdu, birden kalkıp "çok güzel olmuş, elinize sağlık, iyi geceler" deyip, gelen taksiyi çevirdi.

Günlük baba sevgisi ihtiyacını da karşıladıktan sonra, huzurla uyuyabilirdi. Bugün de seviyordu yaşamayı be! daha ne olsun...

1 yorum: