Durumu iyiye gidiyordu. Yüzündeki sargıların bir kısmı çıkarılmıştı. Derin bir yara izi vardı, estetik ameliyatla düzeltilebileceğini söyledi doktor. Pınar bir ayna istedi, kendine şöyle bir baktı, yok, dedi "istemiyorum, kalsın, böyle güzel olmuş"... yanağında çillerin arasında bir çizgi. Çocuk filmlerindeki korsanlar gibi. Korkunç ama güzel.
Telefon çaldı sabah 10 gibi. Yeni uyanmıştım, hastaneye gidecektim kahvaltı edince.
-Günaydın, dedi çekingen bi erkek sesi. Pınar Çavdar'ın evi mi?
-Evet ben ev arkadaşıyım
-Hastanede mi hala
-Evet. Siz kimsiniz?
-Ben Pınar'ın modellik yaptığı ressam.. Fernando Hernandez. Ne zaman çıkar hastaneden? Nasıl durumu?"
-tam...
-Buraya gelebilir misiniz? Sonra birlikte hastaneye gideriz?"
-...?
-Yani başka bi planınız yoksa...
-...yani... yok, kahvaltı edip çıkacaktım zaten
-tamam o zaman bekliyorum...
çat. bipbipbip..
Şaşırmıştım, anlamadım hiç bi şey. Derdi neydi bu manyağın? Hem...
Lülülülü!
-Alo?
-Ev adresini bilmiyorsunuzdur....(tarif)...görüşmek üzere...
Çekingen ama emir veren erkek...mide bulandırıcı. Ama gitmem lazım. Pınar'la ilgili ne de olsa... Ne yumurtlayacak bakalım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder